Menu Close

Filtre

Lokasyon

Vize

Mevsim

Kategori

Tarih Aralığı

FİLTREYİ UYGULA

Menu Close

Orta Çağ’a Işınlanmak: Prag

Bin Kuleler Şehri olarak bilinen ve büyüleyici güzelliği nedeniyle ikinci dünya savaşında tahrip edilmeye kıyılamayan Prag, UNESCO’nun dünya mirası listesinde önemli cazibe merkezleri arasında yer alıyor. Çekya’nın kültürel ve ekonomik merkezi olmasının yanı sıra; Avrupa’nın en çok tercih edilen altıncı şehri olan Prag, Vlatva Nehri kıyısında konumlanıyor. Rönesans, barok ve gotik başta olmak üzere birçok sanat akımından esere ev sahipliği yapan şehir, her yıl dört milyon ziyaretçiyi zaman yolculuğuna davet ederken, mimari dokusuyla tarihe tanıklık etmemize sebep oluyor.

Prag’a Ne Zaman Gidilir?

Gündüz ve akşam arasındaki sıcaklık farkının hayli yüksek olduğu Prag’ta ılıman bir karasal iklim hakim ve mevsimler bazen biraz can sıkıcı ilerliyor. Yazın ziyaret etmenizi pek de önermediğimiz şehrin (gündüz çok sıcak, akşam çok soğuk olması nedeniyle) en keyifli dönemi ise bahar ayları. Mayıs, Haziran, Eylül ve Ekim aylarında gayet sakin ve huzurlu bir atmosfere sahip olan Prag, soğuk hava, yağmur ve kasvet sevenler için kışın da iyi bir seçenek. 🙂

Prag Gezi Rehberi

Avrupa’nın en keyifli şehirlerinden biri olan Prag, her zevke hitap eden geniş yelpazesi ve diğer Avrupa ülkelerinden daha ucuz olması nedeniyle en çok tercih edilen gezi rotalarından.

Şehrin çehresini oluşturan kuleler ve görkemli katedrallerin Arnavut kaldırımlı sokakları süslediğine şahit olunca, Prag’ın neden bu kadar ünlü olduğunu anlayacak; Prag’ın sembolü haline gelen saraylar, kiliseler ve meydanları görmek için sabırsızlanacaksınız. Mimariye ilginiz varsa Old Town bölgesine bayılacağınıza eminiz!

Gezilecek alanların birbirine yakınlığı dolayısıyla yürüyerek dolaşmanın mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Prag’ın en gezilesi yerlerinden Staré Mesto, Malá Strana ve Nové Mesto da birbirine yürüme mesafesinde bulunuyor. Saydığımız yerlerin dışında gezmek istediğiniz her yer için metro ve tramvay gibi toplu taşıma araçlarını kullanmanızı öneririz. Taksilere ise ayrı bir özen göstermek gerekiyor çünkü Prag’da taksi bulmak çok zor. Yerel halk taksiyi telefonla çağırdığı için yolda gördüğünüz taksiler bir yerden dönüyor ya da bir yere gidiyorlar. Bu yüzden taksi durdurmak pek de mümkün değil. Yolculuk bahsi açılmışken; Prag’ın Praha 1, Praha 2, Praha 3 olarak ayrıldığını mutlaka söylemeliyiz. Turistik gezi noktalarının toplandığı en çekici bölge ise Praha 1.

Sanatsal dokusu ve müzeleriyle dikkat çeken Prag, aynı zamanda bir eğlence merkezi. Gece kulüpleri, içki içebileceğiniz mekanlar ve akşam yemeği yiyebileceğiniz harika restoranlar sayesinde sosyalleşebilir, keyifli vakit geçirebilirsiniz.

II. Dünya Savaşını yalnızca bir bomba ile atlattığı rivayet edilen şehir, tarihini bu denli özenle koruyan ve gelecek kuşaklara aktaran sayılı şehirlerden. Franz Kafka başta olmak üzere birçok değerli ismin yaşadığı kentte dolaşmak, klasik müzik bestecilerinin opera salonlarında olduğunu hayal etmek, Naziler’e ve Sovyet tanklarına şahit olmuş sokaklarda gezmek bir açık hava müzesindeymişiz gibi hissettiriyor 🙂 Roman, Gotik, Barok ve Rönesans gibi mimari dillerin görünür olduğu yapıların yer aldığı kent, her yıl dört milyon ziyaretçi alıyor. 14. ve 18. yüzyıla ait binalara ev sahipliği yapan şehrin büyük çoğunluğu da Dünya Mirası olarak koruma altında.

Nehrin üstünde dinleniyormuş gibi duran köprüler, geceleri canlandığına emin olduğumuz etkileyici heykeller ve leziz yemekleriyle Prag turuna başlıyoruz!

Staromestske Namesti (Old Town Meydanı)

Prag’ın merkezinde bulunan ve Prag’a geldiğinizde gezmeden gitmeyeceğinize emin olduğumuz meydan, geziniz için harika bir başlangıç noktası. Eski Şehir Meydanı olarak anılan Old Town, Astronomik Saat ve Tyn Kilisesi başta olmak üzere Sex Machines Museum gibi ilginç duraklara da ev sahipliği yapıyor.

Tarihi Orta Çağ’a uzanan Astronomik Saat (1400 yılında yapıldığı söyleniyor), astrologlar, matematikçiler ve büyücüler tarafından sıklıkla kullanılmış. 350 küsür parçasıyla dünyanın en eski üç saatinden biri olan ve Eski Belediye Sarayı’nda yer alan saat, taşıdığı birçok figür ve gizemli detayıyla görmeniz gereken eserlerden biri. Efsane odur ki; Çek kralının emriyle saati inşa eden tasarımcı Master Hanus, saatin tamamlanmasının ardından kasıtlı olarak kör edilmiş ki diğer ülke krallarının ısmarladığı saatleri tasarlamasın. Hanus da kendini saate asarak intihar etmiş ve bu elim olayı gerçekleştirmeden önce saati tamir edilemeyecek şekilde bozmuş… Saatin “şeytanın gözü” olarak tasarlandığı, Çek halkının kötülüğe uğradığı zamanlarda durduğu ve Hanus’un şeytana hizmet ettiği için kör edildiği şeklindeki hikayeler de var. Hikayenin aslında ise; saatin Çek Kralı IV. Wenceslas’ın özel doktoru Mikulas Kadan tarafından tasarlandığı biliniyor.

Parçalarının %75’i, saatin yapıldığı dönemden bu tarihe kadar korunan Astronomik Saat, gezegenlerin döngülerini ve 12 burcun sembollerini taşıyor. Takvim kadranında yer alan mavi parçalar ufkun ötesindeki gökyüzünü temsil ederken, kahverengimsi kısımlar ufkun altındaki gökyüzünü temsil etmek üzere eklenmiş. Çeşitli Latin sembollerinin de yer aldığı saat “alaca karanlık” ve “şafak” anlamlarına gelen işaretleri ve Hıristiyan kutsal günlerini de içerir. Saatin etrafında bulunan dört heykel de hayli ilgi çekici. Hayatla ilgili önemli unsurları temsil eden bu eserlerin ise farklı anlamları var: Elindeki aynadan kendini izleyen figür “kendini beğenmişliği”, baston ve para kesesiyle duran figür ise “aç gözlülüğü” temsil ediyor. İskelet ölümü, mandolin çalan figür ise zevki temsil ediyor.

Belediye Sarayı’ndan da bahsetmek isteriz. Kulesinden izlenen Prag manzarası başta olmak üzere; Gotik Şapel’i ve mahzenleriyle birçok ziyaretçi alan bina, 14. yüzyıldan bu yana ayakta. Aynı komplekste yer alan şapeli ve mozaik camlarıyla büyüleyici manzaralar sunan bina, heykelleri ve sergileriyle Avrupa’nın en eski belediye binası olma özelliği taşıyor. UNESCO Dünya mirası listesine de eklenen ve yapıldığı günden bu yana beş kez kutsanan bina birçok düğüne ev sahipliği yapıyor ve dünyanın en eski aktif çanlarıyla ziyaretçilerin gözdesi haline geliyor.

Charles Köprüsü

Prag’ın simgelerinden biri de Vlatva Nehri’nin üstüne kurulan Charles Köprüsü. 1300’lü yıllarda şu an Charles Köprüsü’nün yer aldığı noktada bulunan eski köprünün yıkılması sonucunda inşa edilen köprü, otuza yakın heykeli bünyesinde barındırıyor. Prag’ın heyecanlandıran manzarasını izlemek ve köprüden ulaşılabilen kuleye çıkabilmek de Charles Köprüsü ile mümkün. Başpiskopos Aziz Adalbert, Aziz Jean de Matha ve Aziz Luitgard gibi isimlerin heykellerinin bulunduğu köprü, birçok tarihi olaya şahitlik yapmış. Otuz yıl Savaşları’nda, savaşın son anlarında kurtarılan köprünün üstünde imzalanan Vestfalya Barışı bunlardan yalnızca biri. Müzisyenleri dinlemek, karikatürünüzü çizen sanatçıları izlemek ve muazzam manzaranın tadını çıkarmak için Charles Köprüsü’nü ziyaret etmeyi unutmayın.

Kafka Müzesi

Kafka ile özdeşleşen Prag, Kafka’nın yaşamının her detayına şahit olabileceğiniz bir müzeye ev sahipliği yapıyor. Charles Köprüsü‘nün çıkışında, Lesser Town bölgesine yakın alanda bulunan müzede yazarın el yazısıyla yazılmış notlar, mektuplar, kitaplar ve eşyalar bulunuyor. Milena’ya yazılan mektupların orijinalleriyle karşılaşmak oldukça heyecan verici.

Kafka’yı hatırlatacak hediyeler bulabileceğiniz mağazaya uğramayı unutmayın. 🙂

Prag Kalesi

Dünyanın en büyük kalesi olarak Guinnes Rekorlar Kitabı’na giren ve tamı tamına 570 metre uzunluğunda olan Prag Kalesi, Çek Cumhuriyeti devlet başkanlarının ofislerine ev sahipliği yapıyor. Bayılacağınıza emin olduğumuz Nerudova Sokağı üzerinden geçerek kaleye çıkabilir ve St. Vitus Katedrali ve Old Royal Palace gibi noktaları ziyaret edebilirsiniz. 14. Yüzyılda saray, kilise ve manastır olarak kullanılan kale, aynı zamanda eski tören salonlarını da barındırıyor. En ilgi çekici salonlardan biri olan Rönesans Konsey Salonu’nda yer alan resimli döşeme tavanı görmeden binadan ayrılmayın…

Aziz Vitus Katedrali

Yapımı yaklaşık 600 yıl (evet hayal etmesi bile zor) süren ve gotik mimarinin başarılı örneklerinden olan Aziz Vitus Katedrali, detaylarıyla hayranlık uyandırıyor. Dış yapısında bulunan hayvan ve canavar figürlerinin yarattığı karanlık, korkunç havanın yanı sıra, katedralin içinde aydınlık bir ortam hakim.

Pırıl pırıl şamdanlar ve birbirinden hoş süslemelerin yer aldığı katedralde František Bilek’in çarmıha gerilmesini simgeleyen eski bir heykel de bulunuyor. Azizlerden Vitus, Wenceslas ve Adalbert’in şehitliklerini tasvir eden kabartmalar da oldukça ilgi çekici. Orta Avrupa’nın en zengin katedrallerinden olan Aziz Vitus’ta, 14. yüzyıldan kalma “Son Yargı” mozaiği ve Aziz John of Nepomunk’un gümüş kabri gibi çok değerli tarihi hazineler yer alıyor. Büyük bir keyifle gezeceğinize eminiz.

Ulusal Galeri

Kocaman bir galeri ile karşı karşıyayız, kemerleri bağlayın! Ulusal Galeri’nin 6 farklı binası var ve her birinde birbirinden değerli eserler sergileniyor. Ücretli olan bu galerinin her altı binasını da gezmek isterseniz, tümünü tek bilette gezebileceğiniz bir bilet de mevcut. Örneğin; beş kattan oluşan Trade Fair Palace’te her katta farklı bir sanat akımı ya da farklı ülkelerden sanatçılar yer alıyor. Miro, Renoir, Munch ve Gustav Klimt gibi başarılı sanatçıların eserlerini görmek için birinci kata uğramanız gerekiyor. Diğer lokasyonlara uğramayı unutmayın. 🙂

Prag bloğumuz burada sona erdi. Diğer rotalarda görüşmek üzere! Veni, Vidi, Venn Tour!

Venn Blog