Menu Close
Menu Close
Yılda 8,1 milyon ziyaretçi alan ve 380 bin esere ev sahipliği yapan Louvre Müzesi, dünyanın en büyük sanat müzesi olarak anılıyor. “Mona Lisa”, “Halka Yol Gösteren Özgürlük” ve “Cupid’in Öpücüğü ile Canlanan Psyche” gibi birçok değerli eseri görebileceğiniz müze hakkındaki tüm detayları sizler için derledik!
Adını kuvvet, güç anlamına gelen “Lower” kelimesinden alan saray, on üçüncü yüzyıl başlarında Philippe Augustie tarafından inşa edilmiş. 14. yüzyılda kraliyet merkezi olarak kullanılan saray, 1793 yılında müze hâline gelmiş fakat son şeklini ancak 1932 yılında alabilmiş. İçeriği hayli kabarık kütüphanesi, eserlerin yenilendiği ve incelendiği laboratuvar ve sanat tarihi-müzecilik eğitimi veren Louvre Müze Okulu ise müzenin içinde yer alan önemli alanlardan birkaçı.
Yedi bölümden meydana gelen Louvre Müzesi’nde resim, heykel, doğu sanatları, Mısır ve Yunan sanatları gibi bölümler bulunuyor. Doğu sanatları bölümünde yer alan Akat uygarlığı eserleri başta olmak üzere Mısır’dan getirilen eserler, uygarlık tarihine ışık tutması anlamıyla son derece önemli. 9000 yıllık bir arşiv niteliğinde olan müzede her bölümün başında yetkili kişiler bulunuyor.
Pazar, pazartesi, perşembe, cumartesi günleri 09.00 – 18.00 saatleri arasında gezebileceğiniz müze; çarşamba, cuma günleri 09.00 – 22.00 saatleri arası açık ve salı günleri kapalı oluyor. Müzenin toplam dört girişi bulunuyor: Birinci kapı olan Piramit, ana giriş olarak kullanılıyor. Herhangi bir kapıdan giriş yaptığınızda da bu kapıya ulaşmak mümkün. En yoğun kapı olması nedeniyle müzeye giriş yaparken bu kapıda beklemenizi önermiyoruz. Piramidin lobisinde müzenin üç ana kanadı ile karşılaşacaksınız: Denon, Sully ve Richelieu. Gezmek istediğiniz eserlerin hangi kanatta yoğunlaştığını daha önceden belirlemek, gezinizi daha verimli hale getirmenize yardımcı olacaktır 🙂
Kapılardan en az yoğun olanı tercih etmek mümkün fakat hiç beklemek istemezseniz internetten ya da müze dışındaki otomatlardan sıra beklemeden giriş opsiyonu bulunan biletlerden satın almanız da mümkün. Bu seçenek, günlük ziyaretçi kotası olan müzeye girmek için en uygun yöntem. Çünkü biletler haftalar önceden tükenebiliyor. Sesli rehber, sıra beklemeden giriş özelliği veya rehberli tur gibi farklı versiyonlardan oluşan biletlerden dilediğinizi seçebilirsiniz.
Piramit girişindeki vestiyere eşyalarınızı bırakmanız ve bir harita edinmeniz de son derece önemli. Harita kullanmak istemezseniz tabelalarda yer alan QR kodlar ile haritaları telefonunuza indirebilirsiniz. Malum, dünyanın sayılı müzelerinden birindeyiz, tüm gün gezmeden olmaz! İkinci kapı ise Carousel du Louvre, yer altında bulunan bir AVM olarak düşünülmüş. Metro kullanırken Palais Royal-Musée du Louvre durağında inerek müzeye giriş yapmanız mümkün. Acıktığınızda müzede yemek yerine Carousel du Louvre’u ziyaret edebilir, daha uygun fiyatlı restoranlara ulaşabilirsiniz. Louvre’un gizli kapısı olarak anılan Porte des Lions ise üçüncü kapı. Kapıyı Mona Lisa’ya yakınlığı ve kısa kuyrukları nedeniyle tercih edebilirsiniz. Son kapı olan Passage Richelieu ise yedi kişiden kalabalık gruplar için kullanılıyor. Turla giriş yapacaksanız kullanmanızı öneririz.
Müze sekiz bölüme ayrılmış olduğundan, gezinize başlamadan önce hangi türleri incelemek istediğinizi belirlemeniz adına sizin için kısa bilgilendirmeler yapmak istiyoruz. Bu sekiz bölüm:
Nil Nehri çevresinden çıkarılan ve günümüzden 4.000 yıl öncesinden eserlerin bulunduğu bu koleksiyon, 50.000’e yakın el işçiliği eseri barındırıyor. Antik Mısır’dan Roma’ya varan bu geniş arşiv, dünyanın en büyük Mısır temalı koleksiyonu olma özelliğine sahip.
Antik Mısır Bölümü, müzenin Sully kanadının ilk iki katında yer alıyor. Çünkü taşınan eserlerin zedelenme ihtimali hayli yüksek.
1827 yılında açılan Antik Mısır Eserleri bölümünde, büyüleneceğinize inandığımız bir zaman gezgini de var. Bir mumya! Ptolemaik Dönem’de yaşayan bir erkeğe ait olan mumya, özenle sarılmış ve süslü denebilecek maskeleme yöntemleriyle korunmuş.
İlginizi çekeceğine emin olduğumuz bir diğer eser ise tamı tamına 4500 yıllık bir “Oturan Katip” heykeli! Kucağında papirüsler… Bağdaş kurarak bekliyor…
Mısır eserleri koleksiyonunda yer alan ve mutlaka görmeniz gereken birkaç eser daha:
İslamiyet’in henüz yayılmadığı döneme ait eserlerin sergilendiği bu bölümde Mezopotamya, Pers ve Levant olmak üzere üç farklı kategori yer alıyor. M.Ö 2450 yılında Lagaş prensinin barbar kavimlere karşı kazandığı zaferin anısına dikilen yazılı anıt, 1901 yılında keşfedilen iki buçuk metreye yakın uzunluğuyla şaşırtıcı boyutlardaki yazılı Hammurabi Kanunları çivi yazması ve Sümerler’den birçok eserin bulunduğu bu bölümde de inanılmaz eserler mevcut.
M.Ö. 4000 ile M.S. 6. Yüzyıl aralığını kapsayan eserlerin yer aldığı bu koleksiyon, gezmesi en keyifli bölümlerden biridir. Yunanistan, İtalya ve Akdeniz’de yaratılan eserlerin yer aldığı alanda 17 ve 18. yüzyılların dekoratif heykellerini görmek mümkün. Müzenin en eski koleksiyonlarını oluşturan eserlere ev sahipliği yapan bölüm, Napolyon Savaşları esnasında dahil edilen eserlerle daha kapsamlı hale gelmiştir.
Venus de Milo, Samothrace’in Kanatlı Zaferi gibi eserlerin yer aldığı koleksiyon, dünyanın en büyük Helenistik dönem koleksiyonlarından biridir.
Kolları olmayan bir heykel olarak ünlenen Venus de Milo, M.Ö. 1 ve 3. yüzyıllardan kalma, Helenistik döneme ait bir heykeldir. Yunan adası olan Milo’da bulunan heykel, Helenistik dönem arayışlarını açıkça yansıtır.
Yunan, Etrüsk ve Roma eserleri koleksiyonunda mutlaka görmeniz gereken birkaç eser daha:
1905’te İslam eserlerinin sergilenmesi için açılan ayrı bölüm, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra giderek kapsamlı hale geldi ve koleksiyonda şu an 17 bin İslam eseri yer alıyor.
Müzenin en yeni koleksiyonlarından olmasına karşın 5000 kadar seramik, fildişi, cam gibi çeşitli materyallerden yapılmış esere ev sahipliği yapan İslami sanat eserleri, Endülüs, İran ve Memlük olarak üçe ayrılıyor. En değerli eserlerden biri, Firdevsi’nin Şehnamesi’nin üç sayfasıdır. Kanuni Sultan Süleyman’ın kılıcı ve İznik çinileri de ilgi gören eserler arasında yer alıyor.
Louvre’un kraliyet için kullanıldığı dönemlerde kralın kişisel heykel koleksiyonundan oluşan bu koleksiyon, kapsamlı gelişim evreleri gösteriyor. Mutlaka görmeniz gereken üç heykel hakkında kısa bilgileri sizin için derledik:
İtalyan sanatçı Antonio Canova tarafından yapılan ve sanatçının en önemli eseri olarak kabul edilen “Cupid’in Öpücüğü ile Yeniden Canlanan Psyche”, tavanda asılı durmak üzere tasarlanmış bir neoklasik heykel. Mitolojik aşıkların duygu yoğunluğunu ilk bakışta hissettiğimiz heykel, 1787-1793 yılları arasında yontulmuş. Kanatlı tanrı Eros’un sevgilisi, ölümlü olan Psyche’sini “gerçek aşkın öpücüğü” ile uyandırıyor.
M.Ö. 3. Yüzyıldan kalan Yunan mitolojisinin zafer tanrıçası Nike’in kanatlı heykel tasviri, 1884 yılından bu yana da Louvre’da sergileniyor. Helen döneminin en özel eserlerinden biri olan eser, Kanatlı Zafer Heykeli olarak da biliniyor. Batı sanatını yüksek oranda etkilediği düşünülen mermer heykelin parçaları 1863 yılında Ege Denizindeki Semadirek adasında keşfedilmiştir.
İtalyan Rönesans sanatçısı Michelangelo tarafından yapılan “Ölmekte Olan Köle” heykeli, II. Julius’un anıt mezarı için yapılmıştır. 2,29 cm uzunluğunda olan heykel, çok tanrılı bir inanç sisteminin görüşlerini temsil eden seküler bir sanat eseridir. Antik çağlarda maymunlar aşağı varoluşun sembolleriydi. Papa II. Julius’un mezarındaki Ölmekte Olan Köle’nin bedeninin arkasındaki maymun, maymun ile köle arasındaki mesafenin köle ile tanrılar arasındaki mesafeye eşit olduğunu temsil eder yorumunu yapmak mümkün.
Fransız ve Kuzey Avrupalı sanatçıların eserleri için müzenin Richelieu kanadını, İtalyan ve İspanyol ressamların eserlerini görmek içinse Denon kanadının birinci katını ziyaret edebilirsiniz. Görmeniz gereken dört tabloyu sizin için derledik.
Kağıt üstüne çizilen eserlerin yer aldığı koleksiyonun çoğu Fransız kraliyet ailesinin özel seçkilerinden oluşuyor. Koleksiyonun kökenleri devlet ödeneği, bağışlar ve Fillipo Baldinucci gibi isimlerden yapılan satın almalarla toplanmış. Kağıt materyalinin kırılganlığı nedeniyle büyük özen isteyen bu seçki de görülmeye değer.
Bezem eşyaları koleksiyonunda ise kraliyet ailesi ve kilisenin ortak seçkisi yer alıyor. Vazolar, bronzlar gibi dekoratif sanat eserleri başta olmak üzere İtalyan çinileri, fayans çalışmaları ve mücevherler bulunan bezem eşyaları koleksiyonuna göz atmayı unutmayın.
Dünyanın çeşitli müzelerini gezdiğimiz serimizin ilk durağı “Louvre Müzesi” incelememizin sonuna geldik. Veni, Vidi, Venn Tour!