Menu Close

Filtre

Lokasyon

Vize

Mevsim

Kategori

Tarih Aralığı

FİLTREYİ UYGULA

Menu Close

Büyülü Bilinmezliğin Ardında: Cadılık ve Sihir Müzesi

İksirlerinizden bir yudum alın ya da süpürgenize tutunun, Cadılık ve Sihir Müzesi’ne gidiyoruz! Sihirli sözcüklerin, büyülerin ve perilerin “gerçek” olmadığını düşünenlerin bile büyük bir heyecanla gezeceğine emin olduğumuz bu mistik müze, fantastik filmlerden birinde dolaşıyormuşsunuz gibi hissettirecek!

Temelleri 1930 yılının sonlarına doğru Cecil Williamson tarafından “Cadılık Araştırma Merkezi” olarak atılan müze, İngiltere’ye bağlı Cornwall bölgesinde yer alıyor.

Liman kenarında, bir zamanlar kasabanın balıkçılık yaptığı bölgede bulunan iki katlı taş binada yer alan müze, Cecil Williamson’ın “merak kabini” adını verdiği labirent odalardan oluşuyor. Bu yapısı sayesinde ezoterik bir dünyaya adım atma hissini teşvik eden müze, gezebileceğiniz en ilginç müzelerden olabilir. Cadılara ve cadılık tarihine ilişkin binlerce objeyi, belgeyi ve ilginç koleksiyonu görebileceğiniz Cadılık ve Sihir Müzesi’nde iyileştirici otlardan büyülere, sihirli aynalardan cadılık kitaplarına uzanan geniş bir “sihir” arşivi bulunuyor. Batı Avrupa ve İngiliz tarihine de ışık tutan bu gizemli arşiv, Cornwall’daki Boscastle Şatosu’nun sihirli atmosferiyle birlikte daha da büyüleyici hale geliyor. Boscastle köyünde dolaşırken puslu sokaklarındaki eski evlere ve tuhaf mimarinin pekiştirdiği gerçekdışı atmosfere hazırlıklı olun, toprağında hissedilen sihri iyice soluyun. Unutmadan, müzeye gitmeden önce cadılara özenerek uçarak gitmeye kalkmayın, öncelikle randevu almalısınız : )

“Cadı” dendiğinde aklınıza ne geldiğini tahmin etmek pek de zor değil: Karga burunlu, kambur, yaşlı ve kısaca “çirkin” denebilecek bir kadın… Müzeyi ve cadılık tarihini incelediğinizde fark edeceğiniz ilk şey bu imajın gerçek olmadığı. Cadılar öyle çalı süpürge üstünde uçan çirkin kadınlar değiller. Görmüş olduğumuzdan değil elbette, yalnızca bu imajı yaratanlardan birinden bahsetmek mümkün: Rönesans dönemi ressamlarından Albrecht Dürer. Bu imajın ilmek ilmek işlendiğinden emin olmamızın nedeni de bizzat tarih! Cadılık, çook eski tarihlere dayanıyor ve pek derine inmeyecek olsak da “kadın düşmanlığıyla” anılıyor. Hatta bu düşmanlığın somut örnekleri de müzede yer alıyor. Müzede cadılıkla suçlanan kadınlara işkence etmek için kullanılan birçok alet mevcut. Neyse, konumuz bu değil. Zaten randevuyla gezebileceğiniz 3000 kaynaklı kütüphaneden istediğiniz kadar karanlık bilgiye ulaşmanız mümkün! Şimdi beden değiştirme, aynalardan geçme ve şifalandırma büyülerine geri dönelim : )

Çocukluğundan beri mistik olaylara büyük ilgisi olan Cecil Williamson tarafından açılan müze, birçok kez el değiştirmiş olsa da, bizce en ilginç sahibi Williamson. Kariyerini film yapımcılığıyla şekillendirmeye çalışırken hayallerini gerçekleştirmekten de geri durmayan Williamson sayesinde müzenin ünü ülke sınırlarını aşmış ve batıl inançlara ilgi duyan ziyaretçiler tarafından büyük rağbet görmeye başlamış. Cecil Williamson, çocukken komşular tarafından tacize uğrayan bir köy cadısına şahit olmuş, okul yıllarında zorbalıklardan korunmak için sihre yönlendirilmiş ve “emekli bir cadı avcısıyla” dost olmuş. Tüm bunlar düşünüldüğünde Williamson’ın böyle bir müze kurması hiç şaşırtıcı değil.

Tütsü, iksir, tılsım ve şifalı otlarla dolu tariflerin yer aldığı müze, kendine şifa olamamış desek yeridir. Son halini almadan önce hayli uzun bir süreçten geçmiş, başına gelmeyen kalmamış. 1930’larda Cecil Williamson tarafından “Cadılık Araştırma Merkezi” olarak kurulmuş. 1951’de ise Isle of Man’de Cecil Williamson tarafından bir “Sihir ve Batıl İnanç Müzesi açılmış ve taşınmış. 1960’da Cecil Williamson Cadılık Müzesi’ni Boscastle’a taşımış. 1996’da Müze Graham King’e satılmış ve 98’de sergilenen bir iskeletin cenazesi gerçekleştirilmiş. (Joan Wytte, Bodmin’in Savaşçı Peri Kadını, 1781-1822?)

Joan Wytte’nin “ölümlü kalıntıları” 1960 yılından bu yana sergileniyordu. Bazı ziyaretçiler bu görüntüyü sevgiyle kucaklasalar da koleksiyonun otoritesinin sarsılmaması için kaldırılması kararı alındı. King, kemikleri 1999’da Boscastle dışındaki ormanlara gömdü. Unutmadan, Graham King’in nasıl bir sihir tutkunu olduğunu, müzeye sahip olmak için bir gece yarısı 2011 mil yürüdüğü söylentisinden anlamak mümkün.

King tarafından yapılandırılan müze, yeniden yapılandırılmış ve birçok gönüllü yenilenme için destekte bulunmuş. Ardından Boscastle’da ani bir sel meydana gelmiş ve müze bir yıllığına kapatılmış… Sonunda 2013 yılında koleksiyon The Museum of British Folklore, Simon Costin’e hediye edilmiş. Bu süreçte müzenin üç yöneticisi bulunuyor: Kurucusu Cecil Williamson (1950-1996), Graham King (1996-2013) ve İngiliz Folklor Müzesi, yönetmen Simon Costin (2013).

Bu küçük müze tematik katlardan oluşuyor ve Paskalya, Cadılar Bayramı gibi özel günlerde 40,000’e yakın ziyaretçi ağırlıyor. Cadılar bir zamanlar doktorluk, ebelik hatta bazen sosyal hizmetler için oldukça yararlı konumdalardı. Bu nedenle medyatik ve edebi birçok cadı figürlü eserin bulunduğu müzede “cadılık” fikrine, imajlarına ve cezalandırmasına yapılan sosyolojik okumaların yanı sıra, şifacı kadın figürlere de yer veriliyor, örneğin:

Bilge kadınımız “Joan” yardım arayan insanlara yardım etmek için kullanılan birçok farklı yöntemi gösteriyor: Tarot kartları, scrying ball, hastalıklı çiftlik hayvanları için şifalı toz yapmak için şifalı otlar… Kötü ruhları uzaklaştırmak için şömine yanına asılan bir muska… (MWM Kılavuz 2017:15)

Joan’ın gerçekten yaşamış olduğu bilinmese de, ezoterik olarak hissedildiği kesin.

Alt katta, dar koridorlar temasıyla şifalı bitkiler ve Hristiyan büyüleri yer alırken, üst katta takılar, koruma büyüleri, tanrıçalar ve koleksiyonlar yer alıyor. Yalnızca koleksiyon eserlerinin değil, aynı zamanda hediyelik eşyaların da aynı ilgiyi gördüğünü söylemek mümkün. Bu ilgi hiç de garip değil çünkü çalı süpürgelerini, kocaman cadı şapkalarını ya da sihir kürelerini gerçek bir sihir müzesinden satın almanın daha “sihirli” olduğu epey açık.

Dar bir merdivenden çıktıysanız, muhtemelen falcılık, kullanılan aletler ve modern büyücülük alanına giriş yaptınız demektir. Çıkışta ise tefekkür etmeye ve gördüklerinizi sindirmeye olanak sağlayacak sakin bir oturma alanı var. Nehrin ve limanın eşsiz görüntüsü bir yana, Pan heykelinin ve avlunun yerleşimi de atmosferi son derece etkileyici kılıyor. Williamson, müzenin bu konumda bulunuyor olmasının anıt taşla ilintili olabileceğini belirtiyor.

Tehlikeyi engellediğine inanılan iğneler, çiviler ve idrar dolu cadı şişelerinin yanı sıra, en şaşırtıcı malzemelerden biri de kemikler. Düğümleme, zikretme ya da düğümlü iplerle hazırlanan denizci büyüleri, Boscastle civarında oldukça ünlü. Bu ritüel eylemlerde kullanılan nesneler kimi zaman denizcilerin hava büyülerinin, kimi zamansa koruyuculuk sağlayan uygulamaların öznesi oluyor.

Modern cadılar tarafından düzenlenen ritüel takvimleri, etkinlikler ve folklorik festivallere bir birleşme alanı yaratan bu büyülü evren, aynı zamanda Paganlık ve ezoterik gelenekler için de büyük önem taşıyor. Bu geleneklerin ve yıllardır uygulanan ruhsal öğretilerin şahidi olabilmek bizi çok heyecanlandırdı. Umarız siz de okurken sihri hissetmişsinizdir!

Venn Blog