Menu Close
Menu Close
Yunan mutfağı… Birbirinden lezzetli yemeklerin varlığının su götürmez bir gerçek olduğu fakat büyük tartışmaların da kaynağı olan mutfak. Dünya mutfaklarını incelediğimiz serinin yeni bölümünde komşu Yunanistan’ın sofrasına davetliyiz.
Yazıya başlamadan önce belirtmeliyiz ki Yunan mutfağından bahsederken sürekli olarak kendi mutfağımızdan izler göreceğiz. Bunu şimdiden kabul etmek gerekiyor. Yunan mutfağının tarihçesi 4000 yıl öncesine dayanıyor. Tarihteki ilk yemek kitabının yazarının Yunan Akrestratos (M.Ö. 330) olması da Yunan kültüründe mutfağın yerini ortaya koyan bir veri olarak kendini gösteriyor.
Tahmin edilebileceği gibi Yunanistan mutfağı içerisinde büyük bir Akdeniz etkisi taşımakta. Daha önceki yazılarımızda bahsettiklerimizden yola çıkarsak Akdeniz dediğimizde aklımıza ne gelmeli: Tabii ki zeytinyağı! Yunanistan diğer bütün Akdeniz ülkeleri gibi zeytinyağıyla yapılan yemekler konusunda hayli ısrarcı görünüyor. Aslında Yunan mutfağında üç temel bileşen var. Zeytinyağı, taze bitkiler, doğru kullanılan baharatlar. Bunlar yerli yerindeyse güzel bir Yunan mutfağı yemeği ortaya çıkarmak hiç de güç değil.
Esasında yemeklere geçilmeden önce değinilmesi gereken şey, Yunan kültüründe de tıpkı İtalyan ve Türk kültürlerinde olduğu gibi yemeğin dostlarla bir araya gelmek için bir “bahane” olarak görülmesi fikri. Arkadaş çevrelerinde yemek yapan insanlara büyük saygı duyuluyor. Gürültülü ve kahkaha dolu masalar evlerden uzak olmuyor. Hal böyle olunca yemeğe ve mutfağa yüklenen anlam daha yüce bir nitelik taşımaya başlıyor.
Yunan mutfağı genel anlamda oldukça övgü topluyor. Hırvatistan merkezli gastroloji sitesi Taste Atlas’ın yaptığı sıralamaya göre Yunan mutfağı dünyanın en iyi mutfakları sıralamasında ikinci durumda. Birinciliği İtalyan mutfağının aldığı listede Türk mutfağı ise yedinci sırada. Lütfen sakin olalım…
Yunan mutfağında kahvaltıya özellikle atfedilen bir önem yok gibi görünüyor. Kahvaltı, Yunan mutfağının temel taşlarından biri değil. Modern yaşamda, tıpkı dünyanın birçok yerinde görüldüğü gibi Yunanistan’da da kahvaltı hızlı atıştırmalıklardan oluşuyor. Yunan aileler -Türk kültürünün aksine- geniş kahvaltı sofralarında uzun zamanlar geçirmiyor. Dakika kaybetmenin bile israf olarak görüldüğü günümüz dünyasında bu tercihin nedenlerini anlamak hiç de güç değil, ne yazık ki. Antik Yunan kültüründe kahvaltının önemine dair izlere rastlamak mümkün elbette. Bu izler günümüze taşınamamış. Her geleneksel kültürün yaşadığı kaderden Antik Yunan kültürü de nasibini almış gibi görünüyor.
Yunanistan’da öğle yemekleri öğleden sonra 1 gibi başlıyor. Öğle yemeğinin alışkanlığı ise kahvaltının tam tersi. Tıka basa yeniyor öğle yemeklerinde. Hatta Yunan kültüründe uzun süre kendine yer bulmuş fakat yine modern hayatın dinamikleri nedeniyle etkisini yitirmiş olan öğle yemeği sonrası uykusunun nedenlerinden biri de bu. Sosyal hayatta da durum pek farksız değil. Lokantalar öğle saatlerinde tıklım tıklım olabiliyor.
Yenilen yemekler ise -Yunanistan’ın 3 tarafı denizlerle çevrili bir yarımada olduğunu düşünürsek- balık ağırlıklı. Balıkla birlikte kalamar, ahtapot ve kabuklu deniz canlıları da yoğun tüketim oranına sahip. Balık ve diğer deniz ürünleri Antik Yunan’dan beri birçok öğünün temelini oluşturuyor aslında. Ton balığı ve yılan balığı gibi pahalı ve saygın yiyecekler soylular tarafından satın alınır ve yenirdi. Balığı ızgarayla pişirmek ise Yunan halkının favorisi konumunda. Izgaranın daha sağlıklı olduğu düşünüldüğünde bu tercihin insanların sağlık durumlarına olumlu yansıdığını da varsayabiliriz.
Yunanlar akşam yemeğini geç saatte yiyor. Akşam 9’dan önce bir restorana gidildiğine, büyük olasılıkla boş yer bulunabiliyor. Akşam yemeğine çoğunlukla saat 9 ila 10 civarında oturuluyor. Ağır bir öğle yemeği yenmişse, akşam yemeği yoğurtlu meyve, sandviç, salata veya öğle yemeğinden kalan az miktarda yemek gibi daha hafif şeylerle tamamlanıyor. ,
Yunan mutfağındaki ünlü yemeklere yabancı sayılmayız aslında. Kültürel yakınlık etkisini yemekler üzerinde de göstermiş durumda. Öyle ki iki ülke arasında sık sık mutfak kavgası da çıkıyor. Birbirine benzeyen yemek isimleri ve tarifleri nedeniyle o yemeğin hangi ülkeye ait olduğuna bir türlü karar verilemiyor. Yunan ve Türk mutfağı arasındaki benzer yemekleri inceleyelim:
Biberiye, kekik, adaçayı, fesleğen, kekik, nane gibi yemeği lezzetlendiren baharatlar Yunanistan’da da oldukça yaygın tüketiliyor. Türkiye’de herhangi bir evde görebileceğimiz cacık, Yunan mutfağında bizim mutfağımıza kıyasla daha farklı bir şekilde kendini gösteriyor. Bizim mutfağımızdaki cacık daha sıvı kıvamda yapılırken, Yunan mutfağında caciki olarak yer alan bu yiyecek süzme yoğurtla koyu bir kıvamda yapılıyor ve ekmeğe sürülerek yeniliyor.
Moussaka Yunan yemekleri içinde yine meze olarak veya ana yemek olarak tüketilir. Yemek Patlıcan, kıyma, patates ile iç harcının üstüne beşamel sosu eklenmesiyle hazırlanır. Yani yemek bizdeki musakkanın patatesli ve beşamel soslu versiyonu gibi görülebilir.
‘Dolmades’ deyince akıllara ne geliyor? Tabii ki dolma! Fakat burada önemli bir ayrım var. Bizdeki yaprak sarma Yunan mutfağında dolmadese denk geliyor. Ana malzemeleri pirinç, soğan, zeytinyağı ve baharatlar olan dolma içi, yapraklara sarılıyor. Ancak buradaki temel fark şu, Türkiye’deki gibi incecik sarmalar görmeyi beklemeyin. Dolmades bizim dolmamıza göre hayli hacimli sarılıyor. Yoğurtlu sos içinde pişirilmiş versiyonlarıyla da karşılaşmak mümkün.
Yunan döneri olarak bilinen gyros, Türk döneri ile tabii ki benzerlikler gösteriyor. Tıpkı Türkiye’deki gibi servis edilirken yanında pilav, pide ve domates gibi garnitürler tercih ediliyor. Gryos özellikle öğrenciler tarafından sıklıkla tercih ediliyor.
Ve baklava… Şüphesiz Yunanistan ve Türkiye arasında birçok tarihi problem mevcut. Bu problemlerden biri de çok enteresan bir şekilde baklavanın kime ait olduğu sorusu. Çok uzun zamandır devam etmekte olan bu tartışma konusu hakkında araştırmalar yapılıyor. Yunanistan ve Türkiye’de gerçekleştirilen bir araştırmaya göre Yunanların yüzde 37,3’ü baklavanın Türklere ait olduğunu kabul ederken geri kalan yüzde 62,7’si ise baklavanın kendilerine ait olduğunu savunuyor.
Araştırmanın Türkiye ayağında ise durum farklı. Türkler yüzde 95,4’lük bir oranla baklavanın kendilerine ait olduğunu düşünüyor. Araştırma aynı zamanda iki kültürün baklava tercihlerinde önceliklerinin farklı olduğunu da gösteriyor. Yunanların yüzde 56,9’u cevizli baklavayı tercih ederken, Türklerin yüzde 56,5’i fıstıklı baklavayı tercih ediyor.
Dünya mutfaklarını incelediğimiz yazı serimizin sonuna geldik. Yepyeni yazı serilerini kaçırmamak için blog sayfamızı, birbirinden güzel ülkelerde vakit geçirme fırsatını kaçırmamak için ise blog yazılarımızı takip etmeyi unutmayın. Veni, Vidi, Venn Tour!