Menu Close

Filtre

Lokasyon

Vize

Mevsim

Kategori

Tarih Aralığı

FİLTREYİ UYGULA

Menu Close

Sınırsızlığın Keşfi: Amsterdam

12. yüzyılda bir balıkçı köyü olarak kurulan ve Hollanda’nın başkenti olan Amsterdam, tarihi mimarisi ve turistik zenginliğiyle ülkenin en yüksek nüfuslu, en çok bilinen şehridir. Eski adıyla Amstel, her yıl dünyanın dört bir yanından turistlerin akın ettiği otantik bir kültür kalesi konumunda yer alıyor.

Konum olarak Hollanda’nın batısında yer alan Amsterdam, parkları, kanalları ve yel değirmenleriyle huzur bulabileceğiniz; müzeleri, eğlence mekanları ve yasaksız kafeleriyle ömür boyu unutulmaz deneyimler edinebileceğiniz renkli bir şehir. Sınırsız bir özgürlük alanı gibi görünen Amsterdam, bazılarımız için güvensiz görünüyor olabilir, öncelikle bu fikri aydınlatalım. Çünkü Amsterdam bahsi geçtiğinde, birçoğumuzun aklında canlanan kelimeler “uyuşturucu, eğlence ve pek tabii Red Light District” oluyor. Uyuşturucu madde kullanımının “serbest” olduğu şehirde, filmlerdeki şekliyle sokaklarda, ailecek vakit geçireceğiniz mekanlarda ya da otobüslerde “kendinden geçmiş” insanlar yok elbette. Bahsi geçen serbestlik, yalnızca “coffee shop” kafelerle sınırlı. Sokakta uyuşturucu kullanmak, satmak kesinlikle yasak; sivil polisler başta olmak üzere bu konu yetkililer tarafından sürekli denetleniyor. Genellikle turistlerin zararlı madde kullanımına daha  yatkın olduğunun hissedildiği şehirde, ailecek vakit geçirmenin ve huzurla, sessiz bir öğle yemeği yemenin mümkün olduğu çok sayıda mekan mevcut.

Zararlı madde kullanımının sağlığınıza ve çevrenize geri dönüşü olmayan korkunç etkiler yaratacağını hatırlatarak, şehrin eşsiz görünümünde şahit olacağınız manzaralardan biri olan kanallar hakkında kısa bir bilgi vermek istiyoruz, Hollanda’nın birçok yerinde görmeye alışık olduğumuz kanallar – şehirde 165 adet kanal bulunuyor- bataklık olan bölgeyi denetim altında tutmak
ve geçmiş dönemlerde savunma – ulaşım kolaylığı amacıyla kazılmış. Bazı kanalların üstünde şirin mi şirin tekne evlerden görmek de mümkün. Ev demişken, şehrin silüetinde de görünür olan birbirine yapışık binaların bu şekilde konumlanmasının ekonomik bir nedeni var. Şehir bataklığın üstünde yer alıyor, evler bu nedenle tahta panellerin üstüne inşa edilmiş. Bu sebeple evler
genişlikleriyle vergilendiriliyor. Evet, biz de bu bilgiye hayli şaşırdık doğrusu… Yani tahta paneller ve bitişik evler mi? Dahiyane bir çözüm! Evler hakkında bir diğer farkındalığınız muhtemelen perdeler olacaktır. Evlerin çoğunda perde kullanımı söz konusu değil. Alışkanlık…

İnsanlardan ve evlerden konu açılmışken, bisikletlerden bahsetmemek olmaz. Yerel halk nüfusundan daha fazla bisikletin olduğu şehirde, 881.000 adet bisiklet bulunuyor ve bisiklet kullanımı yıllardır cesur politikalar ile destekleniyor. Bisikletin başkenti olarak anılan şehirde turist olarak bisiklet kullanmaya alışmak biraz zor olabilir, bu nedenle şehri ilk kez ziyaret ediyorsanız dikkatli olmanızı öneririz.

“De Poezeboot” adı verilen yüzen kedi evleri, 75 adet müzesi ve partileriyle Amsterdam’da gezilecek yerleri sizin için derledik:

1) Dam Meydanı:
Amstel Nehri etrafına kurularak Zuiderzee Denizi’nin taşmasını engellemek amacıyla yapılan ve bir zamanlar balık pazarı olarak kullanılan meydan, 17. yüzyıldan beri Belediye Sarayı ve borsaya ev sahipliği yapması nedeniyle, ilgi çekici birçok detaya sahip. Bu meydanda pek kafe ve restoran yok fakat çevresindeki yolları takip ederseniz muhteşem lezzetleri keşfetmeniz mümkün. Merkezde yer alan tren istasyonunun on dakika uzaklığında yer alan meydanda mutlaka ziyaret etmeniz gereken üç lokasyon bulunuyor: Jacop van Campen tarafından yapılan ve Dünyanın sekizinci harikası olarak anılan Amsterdam Kraliyet Sarayı, Nieuwe Kerk (Yeni Kilise) ve Lady Gaga, Brad Pitt, Ronaldinho gibi isimlerin balmumu heykellerinin yer aldığı Madame Tussaud’s
Müzesi.

2) Red Light District
14. yüzyılda cinsel ihtiyaçlarını farklı yollardan gidermek için şehre gelen denizciler tarafından talep edilerek kurulan Red Light District, Kırmızı Fener Mahallesi anlamına gelir. Seks shop, genelev, erotik tiyatro-sinema ve gay barların yer aldığı Red Light District’de; kırmızı ışıklı şeffaf odalarda fahişelik yapan kadınları izlemek mümkün. Amsterdam’da legal olan ve fahişeliği bir meslek olarak icra eden insanların birçok yasal hakkı da var. Bu sokak haricinde uygulanması yasak olan fahişeliğin farklı bir yüzüyle karşılaştığımız bu alan, aslında gece saat 22:00 sularına kadar normal, gayet sıradan bir yer gibi görünüyor. Akşam saatlerinde bu sokağı ziyaret etmek ve farklı bir deneyim edinmek isterseniz, fotoğraf-video kaydı almamaya özen gösterin. Yasak olması nedeniyle sorun yaratabilir.

3) Rijksmuseum
Amsterdam’ın en önemli müzelerinden biri olan Rijksmuseum binlerce sanat eserine, antika objelere ve yöresel kıyafetlere ev sahipliği yapıyor. Rembrandt, Vermeer, Jacob van Ruysdael gibi ünlü sanatçıların eserlerinin sergilendiği müzede el yazması kitaplar ve Hollanda’nın en büyük sanat tarihi kütüphanesi de yer alıyor. Ziyaret etmek için en az iki saatinizi ayırmanızı tavsiye ederiz. Rijksmuseum’un yanında yer alan ve Amsterdam’ın en büyük şehir parkı olan Vondelpark’a uğramadan ayrılmayın : ) Yemyeşil ve oksijen dolu bir mola herkese iyi gelir!

4) Van Gogh Müzesi
Dünyanın en bilindik sanatçılarından olan Hollandalı Van Gogh’a ait yüzlerce resmin yer aldığı müze her yıl milyonlarca ziyaretçi alıyor. Sanatçının hayatıyla ilgili izleklere şahit olacağınız müze, ilham verici eserlere ev sahipliği yapıyor ve çocuklar için çeşitli atölyeler düzenliyor.

5) Anne Frank Müzesi
Nazi kuvvetlerinden kaçarak Amsterdam’da yer alan Prinsengracht’ta bulunan bir evde yedi kişiyle saklanmasının ardından tuttuğu günlükler sayesinde Holokost’un en bilindik figürlerinden olan Anne Frank’ın iki yıl boyunca saklandığı bu ev, 1960 yılında müze haline getirilmiştir. Westerkerk kilisesi ile aynı caddede bulunan müze, ırkçılığın ve savaşa yol açan bütün siyasi fikirlerin kırıcılığını hissetmek için gezilmesi gereken yerlerden.

6) Heineken Experience
Ülkenin ünlü bira markalarından biri olan Heineken’in eğlenceli deneyim alanı Heineken Experience, çeşitli bira sunumlarının ve bira yapımı bilgilerinin yer aldığı interaktif bir müze. 1988’e kadar Heineken’in genel merkezi olan bu binada ücretsiz bira tadımı gerçekleştirebilirsiniz. Ayrı bir öneri olarak, Brouwerij’t IJ birahanesine de uğrayabilirsiniz. Bir yeldeğirmenin altına konumlandırılmış eski bir hamamda yer alan birahane, biralarını kendisi üretiyor.

7) Rembrandt Müze Evi
1639-1658 yılları arasında Hollandalı ressam Rembrandt tarafından kullanılan ve 1906’da restore edilerek müze haline getirilen ev, Dam meydanına 15 dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor. Resimler ve heykellerden oluşan 250 eserlik bir koleksiyonun yanında ressamın atölyesinin ve kişisel eşyalarının bulunduğu müzenin yakınındaki Protestan Zuiderkerk Kilisesi’nde Rembrandt’ın üç çocuğu ve bir öğrencisinin mezarı bulunuyor. Şehir aynı zamanda Rembrandt’ın heykelinin yer aldığı ve kafelerin, restoranların bulunduğu Rembrandt Meydanı’na da ev sahipliği yapıyor.

8) Jordaan Semti
Tarihi dokusu bir yana, cıvıl cıvıl sokakları ve butikleriyle göz dolduran Jordaan, ağaçların ve mis kokulu çiçeklerin her yeri doldurduğu rüya gibi bir semt. Kuruluşu 1612’ye dayanan Jordaan, sınırsız aktivitelere ev sahipliği yaparak gezginlerin gözdesi haline gelmiş. Nostaljik ürünlerin yer aldığı meşhur bit pazarı, huzurlu kafeleri ve kilisesiyle dolaşması pek keyifli olan bu semti ziyaret etmeyi unutmayın.

Blog yazılarımızı ve turlarımızı takip ederek birbirinden keyifli gezi
lokasyonlarına ulaşabilir, bizimle iletişime geçerek detaylı bilgiye
ulaşabilirsiniz! Veni, vidi, Venn Tour!

Venn Blog